13 Ocak 2018 Cumartesi

HAMİLELİKTE GERİLEN CİLDİNİZİ NEMLİ TUTUN


Hamilelik döneminde anne adayları fiziksel ve duygusal olarak birçok değişim yaşıyor. Bu değişimlerin en çok iz bırakanlarından biri de hamilelik çatlakları… Liv Hospital Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Deniz Gökalp Kaya cilt dokusunun gerilmesiyle oluşan çatlaklar için önerilerde bulundu ve tedavi yöntemlerini anlattı.

Çatlak nedir? Neden oluşur?
Gebelikte vücutta pek çok fizyolojik değişiklikler olabilir, bunlardan bir tanesi de gebelik çatlaklarıdır, bunlar ciltte oluşan ince pembe, morumsu şekildeki çizgilerdir. Kadından kadına farklılık gösterebilir. Pek çok kadın için bu bulgu gebeliğin kaçınılmaz sonuçlarından biri olsa da bazı gebelerde karında aşırı gerginlik ve kaşıntı nedeniyle ciddi şikayetlere sebep olabilir. Ancak temelde ciddi tıbbi bir problem yaratmazlar.

Hamilelerde çatlak görülme oranı nedir?
Gebelik çatlakları vücudun, cilde göre daha hızlı büyümesi ve cildin bu büyümeye ayak uyduramaması sonucunda oluşur. Bunun sonucunda cildin hemen altındaki elastik liflerde kırılma oluşur ve ortaya çatlaklar çıkar. Hızlı kilo alınması ile en sık olarak göğüslerde ve karında ve üst bacaklarda bu problem ile karşı karşıya gelinebilir. Bu yüzden kilonun dengeli ve yavaş alınması bunların engellenmesinde önemlidir.

Kimlerde çatlak görülür?
Gebelerin yüzde 90’ında 6-7’nci aydan sonra ortaya çıkarlar. Annesinde gebelik çatlakları olanlarda daha fazla görülmesi altında genetik geçişin rol oynayabileceğini de düşündürmektedir. Ne yazık ki bu çatlakları tamamı ile engelleyebilecek sihirli bir krem veya formülasyon yoktur.

Çatlak oluşumunu engellemek için neler yapılabilir?
Cildi her zaman krem ve losyonlar ve yeterli sıvı alımı ile iyi nemli tutmak önemlidir. Bu yüzden gebelerin sıvı alınımını ciddi olarak artırmaları özellikle gebeliğin ikinci yarısında faydalı olacaktır.

Hamilelikte oluşan lekeler için neler yapılmalı?
Gebelik çatlaklarının çoğu, zamanla bebek doğduktan sonra solsa da bir kısmı daha yavaş solar ve bu dönemde koyu renk bırakabilir. Bu çatlakları tedavi etmenin en ideal zamanı çatlakların en aktif kırmızı oldukları dönemdir. İçinde hyaluronik asit olan jellerin 12 haftalık kullanımdan sonra faydalı olabileceğine dair kanıt vardır. Bazen de dermatoloji doktoru önerisiyle kullanılabilecek retinoidler yeni kollajen yapımına ve döngüsüne etki ederek faydalı olabilirler. Daha zor ve inatçı hastalarda dermatoloji uzmanları tarafından yine kollajen ve kan damarları üzerine faydalı etkisi olabilecek lazer ve dermaabrazyon tedavileri de uygulanabilir.

8 Ocak 2018 Pazartesi

ERGENLİKTE STRESİ AZALTABİLECEK 8 ETKİLİ ÖNER

Anne babalar dikkat! Stresle baş etme becerilerini geliştirin…



“Evde bir ergen var ki!”… “Bizim zamanımızda ergenlik mi vardı!” gibi serzenişleri ergen anneleri ve babalarından sıkça duyar olduk. Ergenlik döneminin sancıları hele de modern çağ ile birlikte günümüzde çok daha karmaşık ve zorlu yaşanıyor; hal böyle olunca gençte baş ağrılarından öfke patlamalarına hatta intihara dek ciddi tehlikelere yol açabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Çocuk ve Adolesan Sağlığı Merkezi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu, ergenlikte stresin azaltılabilmesinde ebeveynlere çok önemli görevler düştüğünü, kazandırılacak sağlıklı yaşam biçimi ve sağlıklı iletişim ile aşırı stresin yönetilebileceğini vurguluyor. Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu ergenlikte stresi azaltabilecek 8 etkili öneriyi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.


Hani denir ya “azı karar, çoğu zarar”… İşte 7’den 70’e modern çağın ayrılmaz bir parçası olan stres, dozunda ve hedefe yönelik olduğunda kişinin etkinliğini artırarak, performansının yükselmesini sağlayabiliyor ve bu yönüyle yararlı olabiliyor. Kişiyi olası risklere karşı uyanık tutarak koruyabiliyor. Ancak aşırı ve yönetilemeyen stres hem fiziksel hem psikolojik sorunlara yol açarak kişinin sağlığını tehdit etmesinin yanı sıra, yaşam kalitesini de ciddi ölçüde düşürüyor. Hele bir de ergenlik dönemiyse! Acıbadem Altunizade Hastanesi Çocuk ve Adolesan Sağlığı Merkezi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu, 10-19 yaş arasını kapsayan ergenlik çağında gençlerin fiziksel, cinsel ve psikososyal alanlarda pek çok gelişim ve değişim yaşadığını ve bu yaşanan değişimlerin etkisiyle ortaya çıkan stresle baş etmek zorunda kaldıklarını belirterek “Ergenler bu dönemde bedenlerinde oluşan hızlı değişime uyum sağlamak, ebeveynleri ile ilişkilerini yeniden şekillendirerek bağımsız bir birey olmak, akademik gereklilikleri yerine getirip kendileri için bir meslek seçmek, akranları ve diğer bireylerle etkileşime geçerek bulundukları sosyal ortamlara uygun sosyal rolleri edinmek, kısacası kendilerine özgü bir değerler sistemi oluşturarak ‘Ben kimim?’ sorusuna yanıt bulmak çabası içindedirler. Bu süreçlerin her biri ergen için ayrı bir stres kaynağı olabilir” diyor.


Baş ağrısından depresyona!

Gencin stresle uygun baş etme becerileri geliştirmesinin gerek ergenlik gerekse yetişkinlik döneminde ona büyük yararlar sağlayacağını, kontrol edebildiği taktirde stres sayesinde hem fiziksel hem psikolojik kazanımlar yaşayacağını belirten Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu; stresi yönetme becerisi edinememiş ergende ise uzun süreli stresin pek çok fiziksel, duygusal ve davranışsal sorunlara yol açabildiğini vurguluyor. Baş, karın ve sırt ağrısından öfke patlamalarına, aşırı kaygıdan uyku bozukluklarına, şiddet eğilimi, depresyon hatta intihar eğilimine kadar pek çok ciddi sorun ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu, ailelere çok önemli görevler düştüğünü belirterek “Ergenin stresle baş etme becerilerinin henüz tam olarak gelişmemiş olduğunu, etkin baş etme becerilerini geliştirebilmek için anne babasının deneyimlerine ve desteğine gereksinimi olduğunu unutmayın. Her çocuğun özerk olduğunu, bazı alanlarda başarılı olabileceğini kabul edin. Arkadaşları ile kıyaslamayın” diyor.


Stresle baş edebilmesi için bu 8 davranışı kazandırın!

Peki ebeveynler, çocuklarına stresle etkin baş etme becerilerini nasıl kazandırabilirler? Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu önerilerini şöyle sıralıyor;

Sorun saptama ve çözme

Sorun çözmeyi yani sorunu tanımlamayı, çözüm için uygun seçenekleri gözden geçirmeyi, yardım alabileceği kişileri ya da şeyleri saptamayı öğretin. Kendi çözüm yollarını bulmalarına olanak verin, en sonunda sonucu birlikte değerlendirin.

Düzenli ve kaliteli uyku

Uyku düzeni oluşturmasına yardım edin. Çünkü yapılan bilimsel çalışmalar, yeterli ve kaliteli uykunun hem fiziksel hem zihinsel hem de ruhsal açıdan sağlığa olumlu etkilerini açıkça ortaya koyuyor.

Sağlıklı beslenme alışkanlığı

Güne iyi bir kahvaltıyla başlama ve sağlıklı beslenme davranışı kazandırın. Beslenmesinin B grubu vitaminleri (tahıllar, bezelye, kuru kayısı vb), C vitamini (yeşil yapraklı, turuncu ve kırmızı sebze ve meyveler), triptofan (tavuk, balık, et), seratonin metabolizmasında rol oynayan demir (kırmızı et, brokoli, domates vb) ve magnezyumdan (muz, avokado, kereviz vb) zengin olmasına, yeterli D vitamini almasına özen gösterin. Şekerli gazlı içeceklerden, fast-food ve şekerli gıdalardan uzak durmasını özendirin. Böylece edineceği sağlıklı beslenme davranışı uzun sürede bir alışkanlığa dönüşerek hem ergenlik hem de yetişkinlik döneminde stresle daha kolay baş etmesine ve onun zararlı etkilerinden korunmasına yardımcı olacaktır.

Hobiye teşvik edin

Prof. Dr. Müjgan AliKaşifoğlu “Hobi edinmesini, yapmaktan zevk aldığı etkinliklere zaman ayırmasını ve katılmasını sağlayın. Ergenler akranlarıyla gruplar halinde yaptıkları spor, müzik, sanat ve sosyal etkinliklerden çok hoşlanırlar ve keyif alırlar. Bu etkinlikler bir yandan onların sağlıklı gelişimlerini desteklerken, bir yandan bir şey üretme ya da bir amaca odaklanma duygusunu yaşamalarına ve özdenetimlerinin gelişmesine yardımcı olur. Böylelikle stresle baş etmeleri kolaylaşır” diyor.

Sporla ilgilenmesini sağlayın

Ekran karşısında geçirdiği süreyi (telefon, tablet, oyun konsolu ve TV dahil) karşılıklı anlaşarak günlük 2 saatin altına indirmesi, hareketsizlikten kaçınması ve sporla ilgilenmesi konusunda teşvik edin. Fiziksel etkinlik, özellikle bireyin zevkle katıldığı bir etkinlik stresin en önemli ilacı olan endorfin salınımını artırarak stresle baş etmeyi kolaylaştırıyor. Ayrıca bedenin dayanıklılığını artırarak zor işlerin yapılmasını kolaylaştırıyor ve kişinin özgüvenini olumlu yönde etkiliyor.

Ödevini onun yerine siz yapmayın

Anne babalar zaman zaman çocuklarının yerine okul ödevlerini yapmaya kalkabiliyorlar. Oysaki bu durum çocuğunuzun kendini yetersiz hissetmesine yol açabiliyor. Onun asıl gereksinimi ders çalışma saatlerini düzenlenmesine ve ders çalışmak için uygun ortamın sağlanmasına yardım etmeniz. Tek başına ders çalışmasını teşvik edin, ancak gereksinim duyduğunda yardıma hazır olun. Böylece güven ve dayanışma duygularının gelişmesine destek olarak akademik yaşantısında karşılaşacağı stresin etkilerini azaltabilirsiniz.


Onu dinleyin

Ergenlik çağında ebeveynlerden akranlara yönelim olsa da, ebeveynlerin sağladığı sosyal destek hem ergenin sağlıklı gelişmesi hem de stresli yaşam olayları ile baş edebilmesi açısından önemli.
Eleştirmeden, yargılamadan duygu ve düşüncelerini paylaşmasına izin verin. Bir sorunu olduğunda paylaşım tercihini ona bırakın, paylaşması konusunda zorlamayın. Böylece aile içinde kendisini güvende hissetmesini sağlayın. Güven ve dayanışma duygusunun yaşandığı aile içinde yetişen, yaşayan birey dış dünyanın yaratmış olduğu sıkıntı ve kaygılarından kendisini koruyabilir.


Eski başarılarını hatırlatın

Prof. Dr. Müjgan Alikaşifoğlu, ”Kendiyle ilgili olumsuz duygularına odaklanmak yerine, sonuca yönelik cesaretlendirici konuşmalar yapın. Strese neden olabilecek bir duruma girmeden önce çocuğunuzu buna hazırlayın. Örneğin; sınav öncesi daha önce başarılı olduğu sınavları anımsatın. Başarılarını düşünerek kendi kendisini coşturmasına destek olun” diyor.

5 Ocak 2018 Cuma

EL AYAK AĞIZ HASTALIĞINDAN KORUNMA YOLLARI


Hafif döküntü ile seyreden bulaşıcı, viral bir hastalık olan el ayak ağız hastalığı, en sık 2-10 yaş arasında görülüyor. Nadiren daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde görülebileceğini söyleyen Liv Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Çenesiz el ayak ağız hastalığı tedavisi ve korunma yollarını anlattı.

Belirtileri nelerdir?
Genellikle boğaz ağrısı, hafif ateş, iştahsızlık, halsizlik gibi hafif şikayetlerle başlar. Özellikle avuç içi ve ayak tabanında ve ağız mukozasında döküntülerle kendini gösterir. Döküntüler genellikle 7-10 gün içinde kendiliğinden düzelir. Döküntüler başladıktan itibaren bir hafta bulaşıcılığını korur. Özellikle gebelerde ilk üç aylık dönemde düşüğe neden olabilir. Bu yüzden özellikle gebelerin el ayak ağız hastalığına karşı çok dikkatli olması gerekir.

Nasıl bulaşır?
Kişiden kişiye bulaşan virüs ile enfekte kişilerin tükürük, burun akıntısı, balgam gibi solunumsal salgılarına temas ile olur. Kişi öksürdüğünde veya hapşırdığında bulaşma olabilir. Döküntülerden itibaren bir hafta bulaşıcılığı devam eder. Hasta kişiyle temastan 3-7 gün sona ortaya çıkabilir. Karakteristik döküntüyle birlikte klinik muayene ile tanı konulur.

Tedavisi nasıl yapılır?
Sağlıklı erişkin ve çocuklar çoğu zaman tedaviye gerek olmadan iyileşirler. Tedaviler genellikle ateşin düşürülmesi, kaşıntının azaltılması, eklem ağrılarının giderilmesi gibi rahatlatmaya yöneliktir. Antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur. Çok sıklıkla kendiliğinden düzelir, çok nadiren menenjit gibi ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. Nadir olmakla birlikte döküntüye eşlik eden yüksek ateş, kusma, bilinç bulanıklığı, solunum güçlüğü, çarpıntı gibi bulgular saptandığında komplikasyon açısından değerlendirilmesi gerekir.

ÖNERİLERE UYUN, HASTALIKTAN KORUNUN
  • Aşısı yoktur.
  • Eller sık sık su ve sabun ile yıkanmalıdır.
  • Öksürük-hapşırık esnasında ağız ve burun kapanmalıdır.
  • Göz-burun-ağza sık sık dokunulmamalıdır.
  • Hasta kişilerle temastan kaçınılmalıdır.
  • Hasta olan çocukların evde kalması sağlanmalıdır.
  • Genel hijyen önlemleri sağlanmalıdır.

4 Ocak 2018 Perşembe

Grip Olan Anne Adaylarına İpuçları

Havaların soğumasıyla birlikte en yaygın görülen hastalıklardan biri olan grip gebeleri de tehdit ediyor. Oldukça kolay hastalanan gebeler ilaç kullanamasalar da çaresiz değiller. İşte gebeleri gripten kurtaracak ipuçları…

Kış aylarının kaçınılmaz hastalığı grip… Bir anda insanın tüm enerjisini alan, günlerce süründüren gribe bir de hamileler yakalandığında atlatılması çok daha güç, anne adaylarının hayatı çok daha zor bir hale geliyor. Gebelikte bağışıklık sisteminin baskılanması gebeleri grip ve diğer enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakıyor. Grip olan anne adaylarının kendilerini gerçekten kötü hissettiklerine dikkat çeken, Okan Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cihan Karadağ şöyle devam ediyor:

“Ayrıca gebelerin gribin belirtilerini hafifletmek için öksürük şurubu, antihistaminik ve diğer semptomatik ilaçları kullanamadığını düşünürsek durumun gebeler için ne kadar zorlaştığını tahmin edebiliriz. Ama şunu da unutmamak lazım; grip tedavisinde kullanılan bu ilaçların çoğu semptomatiktir, yani gribi tedavi etmez, belirtilerini yok eder. Dolayısıyla, bize rahatsızlığı veren bu virüsü zaten yok etmedikleri için, bu ilaçları kullanmayarak çok da bir şey kaybetmediğimizi söyleyebiliriz. Unutmayınız ki; Grip viral (virüsler yoluyla bulaşabilenbir hastalıktır ve viral hastalıklarda antibiyotikler kullanılmaz. Gereksiz antibiyotik alımından da kaçınılmalıdır.”

Peki bu hastalığa gebe iken yakalanıldığında ne yapılmalı? Okan Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cihan Karadağ gebelere yardımcı olacak ipuçlarını sıralıyor:

*Bol sıvı tüketin: Su, limonlu çay, meyve suyu ve sıcak çorba ideal seçimlerdir. Bol sıvı tüketmek burun akıntısı, mukus salgılarını ve halsizliği azaltacak, iyileşme sürecini hızlandıracak ve öksürüğün azalmasını sağlayacaktır.

*Bol bol dinlenin: Hastalık bedeninizi zorlayacaktır. İdeal bir ortamda zaten yorgun olan bedeninizi dinlendirin ve efor gerektiren tüm işleri bir kenara bırakın.

*Oda sıcaklığını ve nem derecesini ayarlayın: Dinlendiğiniz oda normal sıcaklıkta olmalı ve havası çok kuru olmamalı. Hafif nemli bir oda havası öksürüğe, burun ve boğaz akıntılarına daha iyi gelecektir. Bunun için oda nemini ayarlayabilen ve buhar vererek nemi belli seviyede tutabilen cihazlar kullanılabilir.

*Boğazınızı rahatlatın: Ilık tuzlu suyla günde birkaç kez gargara yapmak ya da ballı ılık limon suyu içmek boğazınızı rahatlatacaktır. Öksürüğe de iyi gelecektir.

*Tuzlu burun damlası kullanın: Burun akıntısına çare olsun diye tuzlu su içeren burun damlalarını kullanın. Bu burun damlalarını reçetesiz satın alabilirsiniz. Etkili ve güvenlidir, tahriş etmez.

*Ateş ve yaygın vücut ağrıları için ağrı kesici ateş düşürücü: Parasetamol içeren ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçları hekiminize danışarak, gebelikte güvenle kullanabilirsiniz.

Gebelikte Grip Aşısı Mı Burun Spreyi Mi Güvenli Mi?

Gebelikte grip aşısı olmanın da güvenli bir yöntem olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Cihan Karadağ “Eğer yumurta alerjiniz yoksa daha önce bir grip aşısına şiddetli reaksiyon vermediyseniz ve gebeliğiniz grip sezonuna (kasım-nisan) denk geliyorsa grip aşısı olmanızı tavsiye ediyoruz” diyor. Gebelik, kalp ve akciğerlere fazladan yük getirdiği gibi bağışıklık sistemini de etkiliyor. Bu durum gebelerin gribe yakalanma riskini artırmakla kalmıyor aynı zamanda solunum yetmezliği ve zatürre gibi gribe bağlı komplikasyonlara da neden olabiliyor. Mevsimsel bir grip aşısının bu sorunların ortaya çıkmasını engelleyeceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Karadağ, grip aşısı olmaya karar veren gebelerin burun yoluyla alınan sprey aşı yerine iğne şeklindeki aşıyı talep etmelerini tavsiye ediyor. Yrd. Doç. Dr. Karadağ “Grip aşısı etkisiz hale getirilmiş bir virüsten yapıldığı için gebeliğin hangi döneminde olursanız olun bebeğiniz ve sizin için bir risk teşkil etmez. Oysa burun spreyi canlı virüsten elde edildiği için gebelikte pek uygun değildir” diyor.

1 Ocak 2018 Pazartesi

ÇOCUĞUM ERKEN ERGENLİĞE Mİ GİRİYOR?


Günümüzde çocukların gelişim süreci ile ilgili olarak anne babaları en çok endişelendiren konulardan biri de erken ergenliktir. “Çocuğum erken ergenliğe mi giriyor?”, “Tedavi olmalı mı?” gibi sorular ebeveynlerin kafalarını kurcalar. Liv Hospital Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Kara erken ergenliğin ne zaman tedavi edilmesi gerektiğini ve tedavi yöntemlerini anlattı.

Zamanında tedavi edilmezse boy kısa kalabilir
Aileler özellikle kız çocuklarında erken meme gelişimi ile kaygılara neden olur. Kaygının iki kaynağı erken adet kanaması olasılığı ve kanama ile beraber büyümenin duracağı düşüncesidir. Çocuğun yaşıtlarından önce adet görmesinin getirebileceği stres, sıkıntı da bu kaygıyı besler. Doğrusu, çok küçük yaşlarda başlayan gerçek erken ergenlik bu risklerin tamamını taşır. Zamanında teşhis ve tedavi edilmezse, erken ergenlik büyüme plaklarının erken kapanmasına ve erişkinlik boyunun kısa kalmasına neden olur. Ancak ergenlik belirtilerinin erken başlaması her zaman tedavi gerektirmez; ergenliğin kendi doğal seyrinde izlenmesinin daha uygun olacağı durumlar da vardır. Dolayısıyla, tedavi gerektiren ve gerektirmeyen erken ergenlik süreçlerinin birbirinden ayırt edilmesi ve gereksiz tedavilerden kaçınılması da bir o kadar önemlidir.

Ergenlikte büyüme giderek hızlanır
Kızlarda ve erkeklerde iç ve dış üreme organları (yumurtalıklar, rahim, vajina, penis) birincil cinsiyet özellikleridir. Bu organların büyüyerek erişkin boyutlarına ulaşmasının yanı sıra kıllanma ve meme büyümesi gibi fiziksel değişimler ise ikincil cinsiyet özelliklerini oluşturur. Ergenlik dönemi ikincil cinsiyet özelliklerinin ve üreme kapasitesinin kazanıldığı çocukluktan yetişkinliğe geçiş evresidir. En sık gözlenen ilk belirti kızlarda meme büyümesi ve erkeklerde testis büyümesidir. Ancak aileler testis büyümesini fark edemeyebilir ve ilk dikkat çeken bulgu penis kökünde kıllanma olabilir. Kızlarda da genital bölgede kıllanma bazen ilk ergenlik belirtisi olabilir. İlk belirtilerden ortalama 2-2.5 yıl sonra kızlarda ilk adet kanaması, erkeklerde ise sperm üretimi başlar. Bu süreçte büyüme giderek hızlanır ve doruk noktasına ulaşır. Sonraki 2-2.5 yılda büyüme giderek yavaşlar ve büyüme plaklarının kapanması ile durur.

Başlama yaşı ve ilerleme hızı kişiye göre değişir
Ergenlik kızlarda ortalama 10-11 yaşlarında, erkeklerde ise 11-12 yaşlarında başlar, fiziksel değişikliklerin ve büyümenin tamamlanması 4-6 yıl sürer ve genellikle kızlarda 15-16, erkeklerde 17-18 yaşlarda boy uzaması durur. Ancak ergenliğin başlama yaşı ve ilerleme hızı çok fazla bireysel değişkenlik gösterir. Yukarıda ifade edilen ortalama yaşlara göre 2-3 yıllık sapmalar mümkündür. Bu nedenle ergenliğe girme yaşı kızlarda 8-13 ve erkeklerde 9-14 arasında değişir. Bu yaşlar arasında başlayan ergenlik normal kabul edilir.

Her erken gelişim erken ergenlik anlamına gelmez
Erken ergenlik ikincil cinsiyet özelliklerinin kızlarda 8 ve erkeklerde 9 yaşından önce başlaması olarak tanımlanır. Kızlarda 8 yaşından önce meme büyümesi ve kıllanma olması, yine erkeklerde 9 yaşından önce testis büyümesi ve kıllanma başlaması erkendir. Ancak her erken gelişim gerçek erken ergenlik olduğu anlamına gelmez. Ergenlik belirtilerinden sadece bir tanesinin gözlendiği ve diğer belirtilerin eşlik etmediği kısmi ergenlik biçimleri söz konusudur. Örneğin, kızlarda en sık 6 ay ile 2 yaş arasında gözlenen erken meme gelişimi böyledir. Bu durum kız çocukların çoğunluğunda müdahale edilmeksizin kendiliğinden düzelir, bazılarında ise erken ergenliğe ilerleyebilir. Bu süreçte yakın takip önemlidir. Yine, en sık 5-8 yaşlar arasında gözlenen genital bölgedeki kıllanmalar da eşlik eden başka bulgu yoksa çoğu zaman ergenlik belirtisi değildir. Böbrek üstü bezinden salgılanan hormonlara bağlı oluşan bir durum olup genellikle ter kokusunun değişmesi ile birlikte görülür. Ancak, kıllanma bazen abartılı olabilir. Abartılı kıllanma olan çocukların ergenlik süreçlerinin izlenmesi gerekir. Çoğunlukla ergenliğin durdurulmasını gerektiren bir sorun oluşmaz, fakat kızlar sonraki yıllarda aşırı kıllanma veya adet düzensizlikleri gibi sorunlar yaşayabilir.

Obezite ergenliği erkene çekiyor
Günümüzde aşırı beslenmeye bağlı oluşan obezite sorunu hem kızlarda hem de erkeklerde ergenliği erkene kaydıran bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Obezitenin giderek yaygınlaşmasına paralel olarak erken ve erkence ergenlik sorunları daha sık gözlenir. Erken ergenlik kızlarda 8 ve erkeklerde 9 yaş öncesi başlayan belirtileri ifade eder. Erkence terimi ise normal yaş aralığında ancak erkene kaymış ergenliği belirtmek için kullanılır. Kızlarda 8-9 yaş, erkelerde 9-10,5 yaş arası başlayan ergenlik erkence kabul edilir. Erkence ergenlik yavaş seyirli bir durumdur ve obeziteden bağımsız olarak da görülebilir. Bu durumda boy uzunluğu ve kemik yaşında bir ilerilik söz konusu değildir. Obez çocuklarda boy ve kemik yaşı ileri olabilir. İster fazla kilolu isterse normal ağırlıklı olsun erkence ergenliği olan çocuklarda ergenlik durdurucu tedavilerin erişkin boya olumlu bir etkisi yoktur. Ergenliği kendi doğal seyrinde izlemek daha uygun bir yaklaşımdır. Öte yandan, beslenme durumundan bağımsız, daha çok 7 yaş öncesi çocuklarda gözlenen ve tedavi gerektiren gerçek erken ergenlik durumları da vardır. Bu çocuklarda ergenlik hızlı seyir gösterir, kemik yaşı hızlı ilerler ve müdahale edilmezse erişkin boy kısa kalabilir.

Hemen endişeye kapılmayın
Anne babalar çocuklarında erken ergenlik belirtileri gözlediğinde hemen endişeye kapılmamalıdır. Ebeveynler genetik yapı ve beslenme durumu ile ilişkili olarak çocuklarının ergen gelişim gösterebileceğini ve hormon tedavisi uygulayarak ergenliği durdurmanın her zaman gerekli olmadığını bilmelidirler. Ergenlik açısından müdahale gerektiren bir sorun olup olmadığı konusunda destek almak için ailelerin çocuk endokrin uzmanlarına başvurulmaları önerilir.

21 Aralık 2017 Perşembe

ÇOCUKLU EVİN HİJYEN KURALLARI


Bebek doğar doğmaz aileleri bir telaş basar. Evde hangi kurallar uygulansa, temizlikle ilgili nelere dikkat edilse tartışıp durulur. Yaşadığımız çevrenin sağlığımız üzerine etkisi büyük. Özellikle büyümekte olan çocukların sağlıkları ve ileriki yaşlardaki durumları çevreden çok etkilenir. Liv Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nermin Tansuğ çocuklu evin hijyen kurallarını anlattı.

Önce evde sağlıklı ortam sağlanmalı
Genellikle bebek doğar doğmaz bir telaş başlar. Eve giren çıkan eş-dost sayısı sınırlanır. Çevremizde olabilecek hastalığa neden olan mikropları öldürebilecek en kuvvetli deterjanlar kullanılır. Rüzgar, esinti olmasın diyerek pencereler açılmaz, eller antiseptik sabunlar ile yıkanır, sterilizatörler kullanılır, hatta bebekler içme suyu ile yıkanır. Evde evcil hayvan varsa uzaklaştırılır. Çocukları bulaşıcı hastalıklardan korumak için fanus gibi bir ortam sağlanır. Aslında enfeksiyonlardan korunmak için evdeki hijyen kurallarına dikkat ederken aşırıya kaçmamak gerekir. Çünkü aşırı hijyen de başka hastalıklara neden olabilir. Son yıllarda astım gibi alerji hastalıklarının görülme sıklığının artmasında aşırı hijyen kuralları suçlanıyor. Bu yüzden çocukları temiz hava ve çevre koşullarının olduğu doğal ortamlarda yetiştirilmeye çalışılmalıdır.

BUNLARA DİKKAT EDİN
  • Bulaşıcı hastalıkların etkenleri çoğunlukla hapşırma, öksürük ile havaya karışan damlacıklar, zararlı mikroorganizmalar ile bulaşmış yiyecekler, su, ortak kullanılan bardak gibi eşyalar ve ellerimizle bulaşır. Havadaki mikroorganizmaları azaltmak için odalar iyi havalandırılmalıdır.
  • Yerler düzenli silinmelidir. Ancak temizlik için kullanılan deterjanlara dikkat edilmelidir. Kimyasallar içeren deterjanlar yerine sabun bazlı deterjanlar daha uygundur.
  • Yerde halı gibi toz tutan sergiler yerine tüysüz, toz tutmayanlar yeğlenmelidir.
  • Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalıdır.
  • Temizliğinden emin olduğumuz sular kullanılmalıdır.
  • Sebzeler iyi yıkanmalıdır. Sucuk, sosis gibi çiğ et yenmemelidir. Paraziter hastalıkların bir kısmı iyi pişmemiş etler, iyi yıkanmamış sebzeler ile bulaşır.
  • Yine kıl kurdu gibi parazitler de tırnak diplerinde taşınan yumurtalar, iyi yıkanmamış iç çamaşırları ve çarşaflar ile bulaşabilir.
  • Çocukların tırnakları kısa kesilmelidir. Doğru el yıkama öğretilmelidir.
  • İç çamaşırları ve çarşaflar ütülenmelidir.
  • Mutfakta açıkta bırakılan yiyecekler ve gıda artıkları, böcek ve sineklerin ortaya çıkmasına neden olur. Böcek ve sinekler için ilaç kullanmaktansa bunların ortaya çıkması engellenmelidir.
  • Mutfak tezgahları ve kullanılan aletler iyi temizlenmelidir. Havlular veya temizlik bezleri iyi ve sık yıkanmadığında zararlı mikroorganizmaları taşıyabilirler. Tek kullanımlık bezler veya kağıt havlular tercih edilmelidir.
  • Banyolardaki yüksek nem oranı da mikroorganizmaların üremesi için iyi bir ortamdır. Banyo yüzeyleri iyi temizlenmeli ve kurulanmalıdır. Kapı kolları, musluklar, elektrik düğmeleri iyi temizlenmediğinde mikroorganizmalar eller ile taşınabilir. Bunların da temizliğine dikkat edilmelidir.
  • Evde toz tutabilecek fazla eşyadan, aksesuarlardan kaçınılmalıdır.
  • Ev tozu akarlarının uzaklaştırılması için ev düzenli olarak elektrik süpürgesiyle temizlenmelidir.
  • Eve ayakkabı ile girilmemesi de dışarıdan gelebilecek zararlı mikroorganizmaları azaltır.
  • Çocuklar az eşyanın bulunduğu geniş alanlarda daha rahat oynarlar. Oyuncak seçimine dikkat edilmelidir. Yıkanabilen oyuncaklar seçilmeli, toksik boya maddeleri içeren oyuncaklardan kaçınılmalıdır.
  • Çöp kutuları çocukların erişebileceği yerlere konulmamalıdır. Bebekler ve çocuklar çok meraklı olup her yeri, her şeyi karıştırmaya bayılırlar. Her bulduklarını ağızlarına götürürler. Bu yüzden, pis, bulaşık eşyalar ve deterjanlar, ilaçlar gibi toksik maddeler çocukların erişiminden uzak tutulmalıdır.
  • Evde hayvan besleniyorsa düzenli aşılarının ve bakımlarının yapılmasına dikkat edilmelidir.
  • Çocukları enfeksiyonlardan korumak için evdeki hijyen kurallarına dikkat ederken aşırıya kaçmamak gerekir. Çünkü son yıllarda astım gibi alerji hastalıklarının görülme sıklığının artmasında aşırı hijyen kuralları suçlanmaktadır.

20 Aralık 2017 Çarşamba

ÇOCUKLAR İÇİN 10 SAĞLIKLI ATIŞTIRMALIK


Kış aylarında bağışıklık sistemleri zayıflayan çocuklar, hele bir de uzun okul saatleri süresince sağlıklı beslenemezlerse vücut dirençleri iyice düşüyor, hastalıklara çok daha açık hale geliyor. Bu açıdan sağlıksız abur cubur yiyeceklerden uzak durmak kış aylarında çok daha önemli oluyor. Üstüne üstlük doğru beslenme alışkanlığının da okul çağı döneminde kazanılmasından dolayı anne babaların bu açıdan çok daha dikkatli olması şart. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Bu dönemde besin ögelerinin eksikliği büyüme hızı ve çocukların gelişiminde gerilemeye sebep olabilecekken, tam aksine aşırı beslenme de çocukta ilerleyen yaşlarda tip 2 diyabet ve obezite gibi hastalıklara yol açabilir. Çocukların karbonhidrat, protein ve yağ besin gruplarından her birini içeren öğünler yapmaları, C vitamini içeren besinleri yeteri kadar tüketmeleri bağışıklık sisteminin güçlenmesi açısından önemlidir” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, çocuklara evde kolaylıkla hazırlayabileceğiniz, hem damağa hem sağlığa hitap eden 10 sağlıklı atıştırmalık önerisi sunarken, tariflerinde önemli uyarılarda bulundu.



Cevizli Hurma Topları

15 adet kuru hurmayı ılık suda yumuşayana kadar 10 dakika bekletin. Yumuşayan hurmaları çekirdeklerinden ayırın ve 6 tam ceviz ile mikserden geçirerek hamur kıvamında bir karışım oluşturun. Bu karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak top halinde yuvarlayın. Çocuğunuz, elde ettiğiniz toplardan 2-3 adedini ara öğün niyetine tüketebilir. Hurma, içeriğindeki A vitamini öncülleri sayesinde bağışıklık siteminin güçlenmesine yardımcı olurken, omega 3 öncülleri açısından zengin olan ceviz çocukların zihinsel fonksiyonlarının iyileşmesini sağlıyor.

Muzlu Smoothie

1 adet kabuğu soyulmuş yerli muzu 200 ml (1 su bardağı) pastörize süt ile blenderdan geçirin. Potasyum ve kalsiyum açısından zengin bu karışım ikindi ara öğünü için ideal bir seçenek. Okuldan eve aç gelen çocuklarınızın atıştırma isteğine iyi gelecek ve onları akşam yemeğine kadar tok tutacak bir alternatif. Ayrıca muzda bulunan potasyum vücutta su-elektrolit dengesinin sağlanmasına, kan basıncının kontrolüne yardımcı oluyor ve kalp hastalıklarına karşı koruyor. Süt de kalsiyum içeriği ile kemik ve dişlerin güçlenmesine fayda sağlıyor.

Ev Cipsi

1 adet lavaş ekmeğini kare şeklinde dilimleyin. 1 çorba kaşığı sıvıyağ, 1çay kaşığı kekik, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çimdik toz kırmızıbiberi karıştırın. Dilimlediğiniz lavaş ekmeklerini bu karışıma bulayın. Tepsiye serdiğiniz yağlı kağıda yerleştirin. 250 derecelik fırında 3-4 dakika ön yüzleri 3-4 dakika arka yüzlerini pişirin. Çocuğunuzun atıştırma isteğine hem sağlıklı bir çözüm bulmuş olacak hem de günlük alması gereken enerjiyi tamamlamasını sağlamış olacaksınız.

Granola

1.5 su bardağı sade yulaf ezmesi, mikserde iri kıyılmış 1 çay bardağı fındık içi, 1 çay bardağı kuru üzüm ve 2 çorba kaşığı hakiki balı iyice karıştırarak 100 derecelik fırında yarım saat pişirin. Hava almayan cam kapta saklayarak süt ya da yoğurtla karıştırarak kahvaltı veya ara öğünlerde çocuğunuza yedirebilirsiniz. B grubu vitaminlerinden zengin bir tahıl olan yulaf, çocukların yiyeceklerden aldıkları enerjiyi verimli bir şekilde kullanabilmesini sağlıyor. Ancak bir öğünde 2-3 yemek kaşığı tüketmek yeterli çünkü fazlası yüksek kalori içermesi sebebi ile yağlanmaya ve yağlanma ile ilgili olabilecek problemlere yol açabilir.

Yulaflı Kurabiye

1.5 su bardağı sade yulaf ezmesini rondodan geçirin. 1 büyük boy olgun muz, 1 çay bardağı kuru üzüm, 5-6 adet önceden ılık suda bekletilmiş küçük küpler halinde dilimlenmiş kuru incir, yarım su bardağı iri kıyılmış fındık içi ve 1 çorba kaşığı tereyağını karıştırarak yağlı kağıt sarılmış fırın tepsisine ince bir katman halinde serin. 20-25 dakika 180 derece önceden ısıtılmış fırında pişirin. Piştikten sonra kare şeklinde dilimleyerek servis edin. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Yulaflı kurabiyede bulunan kuru meyveler zengin kalsiyum ve demir içeriği ile çocukların büyüme ve gelişimine yardımcı oluyor. Ancak fazla miktarda tüketildiğinde karbonhidrat içeriğinin yüksek olması nedeni ile kontrolsüz kilo artışına neden olabilir. Günde 1-2 adet kurabiye yanında 1 su bardağı süt ile tüketmeleri yeterli” diyor.

Peynir Topları

Az yağlı az tuzlu beyaz peynir ve rendelenmiş kaşar peyniri iyice karıştırarak bu karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar alın. Yuvarlayarak top haline getirin. Dış kısımlarını ince kıyılmış maydanoza bulayın ve dekoratif kürdanları bu toplara yerleştirerek servis edin. Maydanozdaki C vitamini çocukların bağışıklık sisteminin güçlenmesine, peynir de protein ve kalsiyum içeriği ile büyüme ve gelişimlerine yardımcı olacağından sağlıklı bir atıştırmalık olarak karşımıza çıkıyor.

Yoğurtlu Meyveli Bar

300 gram (1 su bardağı) yoğurt ve 6 yemek kaşığı hakiki balı bir kapta iyice karıştırın. Bu karışıma 1 çay bardağı rondodan iri çekilmiş fındık parçaları ekleyin. Üzerine 1 su bardağı tanelenmiş narı ekleyin ve dondurucuda 1 gece bekletin. Dondurucudan aldıktan sonra kare dilimler halinde soğuk olarak servis edin. Çocuğunuzun gün içerisinde tüketeceği bir dilim yoğurtlu meyveli bar hem günlük kalsiyum alımına katkı sağlayacak hem de içeriğindeki nar taneleri özellikle meyve yemeyen çocukların meyve tüketmesi için iyi bir seçenek olacaktır.

Havuç topları

2 adet havucu rendeleyin. 7-8 adet kuru hurmayı 10 dakika ılık suda beklettikten sonra çekirdeklerini çıkartıp rondodan geçirin. Diğer tarafta 1 su bardağı fındık içini de rondodan geçirin. Rendelenmiş havuç, rondodan geçirilmiş hurma ve fındık içini, 1 tatlı kaşığı toz tarçın, 2 yemek kaşığı ay çiçeği ya da mısır özü yağında (zeytinyağı dumanlanma noktası düşük bir yağ olduğu için sotelemede tercih etmeyin) soteleyin. Karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlayarak top haline getirin. Dekoratif kürdanlara batırarak servis edin.

Renkli Cips

1 büyük elma, 1 büyük boy sert kıvamlı muz ve 1 orta boy havucu kabuklarını soyduktan sonra ince ince dilimleyip yağlı kağıt serili fırın tepsisine teker teker yerleştirin. Elma ve muzun kararmaması için üzerine birkaç damla limon suyu ekleyebilirsiniz. 120 derecelik fırında 1-1.5 saat boyunca pişmeye bırakın. Pişirme işleminden sonra 6-7 saat fırında bekletin. Sağlıklı cipslerinizin kıtır kıtır olmasını sağlayın. Havuç A vitamini içeriği ile çocukların bağışıklık sistemini güçlendirirken aynı zamanda ilerleyen yaşlarda A vitamini eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkabilen görme bozukluklarına karşı da koruyor.

Çikolatalı mandalina dilimleri

1 adet mandalinanın kabuklarını soyun. Mandalinaları dilimlerine ayırın. Bir kapta 3-4 kare bitter çikolatayı benmari usulü eritin. Her bir mandalina diliminin yarısını benmari usulü erittiğiniz bitter çikolataya ve ardından kıyılmış fındık içine batırın. Ardından bir fırın tepsisine serilmiş yağlı kağıt üzerine yerleştirerek buzdolabında çikolatanın donmasını bekleyin. Çikolata donduktan sonra servis edin. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Ancak aşırı miktarda tüketildiğinde mandalina ve çikolatadan fazla miktarda basit şeker alınacağı için kilo artışına sebep olabilir. Bu nedenle haftada 2-3 kez tek seferde, 1 adet mandalinadan yaptığınız çikolatalı dilimleri çocuğunuza sağlıklı bir atıştırmalık olarak verebilirsiniz” diyor.

13 Aralık 2017 Çarşamba

ÇOCUKLARDA KUSMA BAŞKA HASTALIKLARIN HABERCİSİ OLABİLİR!

Düşen hava sıcaklıklarıyla birlikte salgın hastalıklar da artış gösteriyor. En fazla çocukları etkisi altına alan bu hastalıkların başında ise kusma ve ishal geliyor. Bu sağlık sorunlarının altında genellikle, çeşitli yollarla sindirim sistemine alınan virüsler yatıyor. Vücutta hızla su kaybına yol açabilen kusma ve ishal, kaybedilen sıvının geri kazanılmaması durumunda ise ağır sonuçlar doğurabiliyor. Central Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm Dr. Özlem SipahiÇocuk, her aldığı sıvıyı 10 dakika içerisinde kusarak çıkarıyorsa, susuz kalma tehlikesi altındadır. Şiddetli kusmalar ise farklı hastalıkların sinyalini veriyor olabilir.” diyor.

Kusma, akut gastroenterit (mide bağırsak enfeksiyonu) hastalığının belirtilerinden biridir. Çocuklarda görülen idrar yolu enfeksiyonlarından menenjite kadar pek çok hastalığın ilk belirtisi olan kusmaya bir de sulu dışkı, karın ağrısı, halsizlik ve huzursuzluk gibi belirtiler eklendiğinde bu durum gastroenterit (ishal) olarak adlandırılıyor. Çocukların bir kısmı kustuğunu söyler ancak ishal olduğunu söylemeyebilir. Bu nedenle kusmaya başlayan çocuğun dışkılama sayısı ve dışkının kıvamı mutlaka takip altına alınmalıdır.

İshal ve kusma bakterileri vücuttan atmaya yardımcıdır
Çocuğun ishal mikrobu nedeniyle çeşitli rahatsızlıklar yaşamaya başlaması, bakterilerin vücudun ilk savunma duvarını aştığını gösterir. Bu da bakterilerin vücut hücrelerini yok etmesi, sürekli olarak bağırsaklarda çoğalması ve milyonlarca mikroptan oluşan bir ordu kurması olarak açıklanabilir. Bu düşman orduyu vücuttan atmanın en pratik yolu kusma ve ishal şeklindeki dışkılamadır. Çünkü kusma ve ishal ile her defasında önemli miktarda bakteri devre dışı bırakılmış olur. Vücut aksi şekilde davransaydı bakterilerin sayısı giderek artabilir, bağırsak duvarını delerek tüm vücuda yayılabilirdi. Bu nedenle kusma ve ishal belirtilerinin önemli bir amaca hizmet ettiği bilinmeli ve önüne geçilmeye çalışılmamalıdır.

İshal ve kusma yaşayan çocuk yemek konusunda zorlanmamalı
Mevcut bakterilerle savaş halinde olan mide işlevini yerine getiremez. Bu sebeple çocuk, yemek yemek istemeyecektir. Bu durumun normal olduğu, çocuğun zorlanmaması gerektiği ve iyi hissetmesi durumunda kendisinin yemeğe başlayacağı unutulmamalıdır. Böyle durumlarda öncelikle çocuğun yeme isteği desteklenmelidir. Bunun için 1 yaşından küçük çocuklar, anne sütü veya mamayla beslenmeye devam etmelidir. Çocuklara ise ishale en iyi gelen besinler olan ev ortamında mayalanmış yoğurt, pirinç suyu ve lapası, haşlanmış patates ve çubuk kraker gibi hafif gıdalar verilmelidir. Ayrıca çocuk, şekerli gıdalardan uzak tutulmalıdır.

Mikroplu yiyeceklere dikkat!
Çocuklar ayrıca ishal, kusma, ateş, mide krampları, iştah ve sıvı kaybı olarak görülen besin zehirlenmesine bağlı kusmalar da yaşayabiliyor. Çeşitli bakterilerin ürediği yiyecekler, üzerinde mikrop barındıran ve yıkanmadan yenen meyve ve sebzeler, besin zehirlenmesine yol açabilen faktörlerden. Böyle besinlerin tüketimi mide ve bağırsak enfeksiyonlarına neden olabiliyor. Bu probleme daha çok katı gıdalarla beslenmeye başlayan bebek ve çocuklarda rastlanabiliyor.

Kusma başka hastalıkların habercisi olabilir
Aslında kusma, her çocukta ve bebekte görülebilen genel bir problemdir. Fakat bazı durumlarda hastalık habercisi olabilir. Bunu belirleyen faktörse kusmanın şiddeti, miktarı ve zamanıdır. Bebeklerde görülebilen şiddetli kusmalar, sindirim sistemiyle ilgili hastalıkların sinyalini veriyor olabilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarının yanı sıra mide darlığı da fışkırarak kusmaya yol açabilir. Ayrıca reflü, yetişkinlerde olduğu kadar 1 yaş altındaki bebeklerde de sıkça görülebilir.

Su kaybı ciddiye alınmalı
Vücutta ishal ve kusma geliştiğinde dikkat edilmesi gereken en önemli konu ise oluşan su kaybıdır. Her kusma ve ishal dışkılaması sırasında vücut, hücrelerinde bulunan su ve tuzu kaybeder. Bu sebeple vücudun susuz kalması ölümcül sonuçlara yol açabilir. Sıvı kaybına neden olmayacak günlük kusma 2 veya 3 iken, ishalli dışkılama ise 4 ya da 5’tir. Eğer çocuk kusmuyor yalnızca ishal problemi yaşıyorsa, susuz kalma ihtimali daha düşüktür. Fakat çocuk, aldığı her sıvıyı 10 dakika içerisinde kusarak çıkarıyorsa, susuz kalma tehlikesi altındadır ve mutlaka bir hekime başvurulması gerekir. Bunun yanında, ateşle birlikte ishal yaşayan, kusmuğunda kan ve dışkısında mukus (sümüksü madde) görülen, ishal ve kusması ağır olmamasına rağmen süresi 10 günü geçen, ayrıca huzursuz ve çok ağlayan bebek ve çocuklar da bir uzmana gösterilmelidir.

Tedavi korunmaktan geçiyorEn etkin tedavinin korunma olduğu unutulmamalıdır. Bu hastalık, çevresinden çocuğa bulamış olabilir. Ayrıca, çocuk çevresindekilere de bu hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle hijyen kurallarına çok dikkat etmek gerekir. Her tuvaletten sonra eller sabunla iyice yıkanmalı ve ellerin ağızla teması mümkün olduğunca kesilmelidir. Bu gibi önlemlerin alınması hastalığa yakalanma riskini azaltacaktır.

29 Haziran 2017 Perşembe

YAZ GÜNEŞİNDEN SAĞLIKLA FAYDALANIN

Güneş D vitamini emilimi açısından vücut için son derece yararlıyken, bilinçsiz davranışlarla maruz kalınan zararlı ışınları nedeniyle pek çok cilt rahatsızlığına davetiye çıkarabiliyor. Bir yıl boyunca beklenilen yaz tatilinin vücutta istenmeyen sonuçlar bırakmaması için güneşten korunmaya özen gösterilmesi gerekiyor. Memorial Etiler Tıp Merkezi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Zerrin Baysal, yazın cilt sağlığının korunması için önerilerde bulundu.







Güneş hem cilt kalitesini hem de sağlığını bozuyor
Yaz denilince akla ilk olarak tatil yani deniz-kum-güneş üçlüsü gelmektedir. Ancak bu üçlüden güneş cilde önemli zararlar vermekte, kişiyi yaşlandırmakta; deride leke, çillenme, cilt maskesi gibi sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Güneş ayrıca estetik ve sağlık açısından zararlı olan bu oluşumların yanı sıra deri kanserinin de en büyük tetikleyicilerinden biri olarak kabul edilir. Bu sorunlarla başa çıkmanın yolu da güneşle olan ilişkiyi doğru ayarlamak yani bilinçlenmekten geçmektedir.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Kızlar Atakta



-18 yaş grubundaki sosyal dezavantajlı genç kızların spor, doğa ve takım çalışmaları ile zihinsel ve fiziki kapasitelerini arttırarak güçlenmelerini sağlama amacıyla yola çıkan bir sürdürülebilir sosyal dönüşüm projesidir. Üçüncü yılına giren proje en büyük desteği kadın gönüllülerinden almaktadır. 2017 yaz programının başvuruları devam etmektedir



.KIZLAR ATAKTA NEDİR ?
Ergenlik çağındaki genç kızları spor ve açık hava deneyimi ile güçlendirme programıdır!

29 Nisan 2017 Cumartesi

tisortland.com işbirliği ile 3 kişiye 60 TL hediye çeki

Annelerimizin bizim için ne kadar değerli olduklarını anladığımız gündür Anneler Günü ve aslında yeryüzünde annesinden ayrı olan on binlerce çocuğun annelerine kavuşması için bir fırsattır. Uzaklarda, gurbet illerde çalışır, okurken, işte bu gün annenizin yanında olmanız gereken gündür. Her gün yüzünü gördüğünüz bir insan için düzenlenmiş olmasından öte, bu gün anneliğin ne olduğunu anımsatır tüm dünyaya. 
Anneler günü geldi çattı ve siz hala hediyenizi düşünmediniz mi? Annelerinizi birbirinden güzel, etkileyici ve ilginç hediyelerle sevindirmeye ne dersiniz? Tisortlandsize bir güzellik yaptı ve 3 kişiye 60 TL değerinde tisortland.com’da geçerli hediye kuponu veriyor! Hediye kuponunu kullanarak ister bardak, ister bez çanta ister tişört tasarla, tercihi de sana bıraktık.